• Ana Sayfa
  • Hakkımızda
    • Gelecek Eğitimde Platformu
    • Değerlerimiz
    • Etkinliklerimiz
    • Organizasyon
    • Kurumsal Destekleyenler
    • Stratejik Çözüm Ortakları
  • Eğitim.
  • Yenilik.
  • Gelecek.
  • Yazarlar
    • Gelecek Eğitimde
    • Mehmet Salih Uyan
    • Erdinç Aydoğan
    • Cüneyt Ali Mert
    • İrfan Özfatura
    • Şaban Yılmaz
  • Bize Ulaşın



  • Geleceğin eğitimde yön bulacağı bu çağda, geleceğin eğitimine katkı sağlamak için kurulmuş bir dernek olan GED eğitim için yapılan her çalışmada bulunmak ve katkı sağlamak üzere faaliyetlerine devam etmektedir.

    Eğitim. Yenilik. Gelecek.

  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
    • Gelecek Eğitimde Platformu
    • Değerlerimiz
    • Etkinliklerimiz
    • Organizasyon
    • Kurumsal Destekleyenler
    • Stratejik Çözüm Ortakları
  • Eğitim.
  • Yenilik.
  • Gelecek.
  • Yazarlar
    • Gelecek Eğitimde
    • Mehmet Salih Uyan
    • Erdinç Aydoğan
    • Cüneyt Ali Mert
    • İrfan Özfatura
    • Şaban Yılmaz
  • Bize Ulaşın
Yazar

Doğan Ceylan





Doğan Ceylan  / Eğitim.  / Slider  / Uzaktan Eğitim
MEB Uzaktan Eğitimi Nasıl Etkili Kılar?
Doğan Ceylan Yayınlanma Tarihi 25 Mart 2020


MEB 23 Mart itibariyle ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde uzaktan eğitimi başlattı. Eğitimler EBA tv üzerinden öğretmenlerin anlattığı derslerle yapılıyor. Gerek eğitim camiası gerekse veliler yapılan çalışmayı değerlendiriyorlar. Neredeyse herkesin üzerinde hemfikir olduğu hususlar var.

Sorun 1. Ders süreleri çok kısa. Bazı dersler 12 dakikada bitiyor. Çocuklar daha ne olduğunu anlamadan ders sona eriyor.

Sorun 2. Dersler çok hızlı anlatılıyor. Öğretmenler slaytları hızlı hızlı okuyup geçiyorlar. Öğrencilerin not almalarına, düşünmelerin, sorulan soruları cevaplamalarına zaman tanınmıyor.

Sorun 3. Ders sunumlarında normal süreç olan “dikkat çekme, güdüleme, sunum, dönüt alma, ölçme ve değerlendirme” aşamalarından bazıları hep eksik kalıyor.

Sorun 4. Bazı öğretmenler beden dilini iyi kullanamıyorlar, karşılarında öğrenci değil yetişkin varmış gibi sunum yapıyorlar.

Sorun 5. Ders aralarındaki zaman dilimi iyi değerlendirilmiyor. İlk gün derslerle bütünlük arz etmeyen bir çok video veya animasyon varken sonrasında sadece dakikalarca okul zili var. Çocuklar okul zilinden nefret etmeye başladılar. Ders sunumlarını hakkında bir çok insan memnuniyetsizliğini dile getiriyor. Sosyal medya izlenirse bu durum görülecektir. Bir katılımcının yorumuyla “Aslında kötü ama kötü demeyenler de Ziya Hoca’nın hatırına kötü demiyorlar.”

ÖNERİLERİM.

1. Ders süreleri daha uzun tutulmalı. 25-30 dk. olabilir.

2. Sınıf ortamı oluşturulmalı. 5-6 öğrencinin bulunduğu iletişimli bir ortamda dersler işlenmeli.

3. Slayttan okuyup geçme yerine, yazarak, çizerek, animasyonlar ve çeşitli materyaller kullanarak ders yapılmalı.

4. Bütün derslere başlanırken öncelikle ev ortamındaki çocuğun dikkati konuya çekilmeli. Bir derste olması gereken sürecin tamamına derste yer verilmeli.

5. Öğrencilerin not tutmaları, verilen etkinliği yapmaları veya sorulan sorulara cevap vermeleri için zaman tanınmalı, gerekirse ikinci bir ses (çocuk sesi) ile derse katkıda bulunulmalı.

6. Ders aralarında öğrendikleri veya öğrenecekleri konularla ilişkili çeşitli videolar, belgeseller, bilim adamlarının hayatları, buluşlar vs. görseller izletilmeli veya evde yapılabilecek çeşitli beden hareketleri spor vs. programları konulmalı.

7. Dersler , her sınıf düzeyindeki milyonu aşkın öğrenciye tek öğretmen tarafından sunuluyor. Oysa bir milyon öğretmenimiz var. Bu öğretmenlere, bakanlıkça uzaktan eğitimde bir rol verilmeli. EBA tv dışında her öğretmen kendi sınıfındaki öğrencilere çeşitli sunumlar yapmalı, çalışma yaprakları, ödev, etkinlik ve testler göndermeli. Farklı eğitim platformlarından yararlanmalı. Öğretmenler çocukların gelişimini izlemeli. Ancak bu öneriler yerine getirilirse uzaktan eğitim bir nebze amacına ulaşır. Bakanlık yetkililerimizin bu önerileri dikkate almasını istirham ederim.


Devamını Oku
1




Doğan Ceylan  / Slider
Altın Halka İnsanlar
Doğan Ceylan Yayınlanma Tarihi 10 Şubat 2020


Hayatını kaybettiği duyurulduğunda, herkes bir yakınını kaybetmiş gibi hissetti ve kendi evinden bir cenaze çıkacakmış gibi derinden etkilendi. Onu son yolculuğuna uğurlamak için, genci-yaşlısı, fakiri-zengini, sağcısı-solcusu, dinsizi-dindarı, alevisi-sünnisi, Türkü-Kürdü-Arabı-Lazı-Çerkezi yan yana saf tuttu. Herkes kendinden gördüğü birini kaybetmenin üzüntüsünü yaşadı.

Bu durum, ülkemiz açısından nadir görülen bir tablo idi. Kimseyi, ötekileştirmeden, kırıp dökmeden, güler yüzü, sevgi dolu yüreği ile tüm insanların ortak paydası olmuştu Barış MANÇO. Bu cenazedeki birlik, adı gibi toplumun her kesimi ile BARIŞık yaşamasının sonucuydu. İmam sorduğunda, öyle laf olsun diye değil yürekten seslendi herkes…. Barış’ı iyi bilirdik. Üzerinde hiçbirimizin hakkı yoktu ama onun çocuklarımızın gülüşünde, evlerimizdeki huzur ve neşede hakkı vardı. Olmayan hakkımızı ona helal ederken onun evlerimizde bıraktığı boşluğu ve bizim için ne denli değerli olduğunu bir kez daha hissettik. O güzel insan, öğütlerini bize miras bırakıp ayağında çizmesi yüzünde sıcak gülüşüyle sonsuzluğa doğru yürüyüp gitti…

Bir toplumda siyasi, etnik, mezhepsel, sınıfsal, bölgesel, çatışmalar yaşanabilir. Bu tehlikeli durum, toplumu ayrıştırıp çözülmeye doğru götürür. Milleti yek vücut tutabilmek için her kesimle diyaloğu olan, tüm çevrelerin sevdiği, saydığı insanlara ihtiyaç vardır. Barış MANÇO işte böyle biriydi.

Ben böyle insanları, toplumun ayrışmasını engelleyen, toplumdaki kesimleri birbirine bağlayan altın halkalar olarak görürüm. Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Toprak Dedemiz Hayrettin KARACA da altın halkalarımızdan biriydi. O da tevazusu, hoşgörüsü, ülkemiz için yürüttüğü fedakârca çalışmalar ile her kesimin sevgisini kazanmış çok değerli bir insandı.

Böyle değerli insanlara o kadar çok ihtiyacımız var ki!

Bir eğitimci olarak “Böyle altın halkaları nasıl yetiştirebiliriz?” sorusu beynimi sürekli meşgul eden bir sorudur. Şayet bunu başarabilirsek, toplumsal barışımızı kimse bozamayacak kardeşi kardeşe düşman edemeyecekler ve ülkemize huzur gelecektir. Neticede hiçbir güç ülkemizi bölüp parçalayamayacaktır. İşte bu yüzden altın halkalar çok önemlidir.

Bunun için altın halka insanlarımızın kişisel özellikleri incelenmeli, aynı niteliklere sahip bireyler yetiştirilmelidir. Mevcut haliyle öğretim programlarında çocuklara empati, hoşgörü, iletişim gibi becerilerin kazandırılması yer alsa da yeni nesle bu becerilerin kazandırılamadığı açıktır. Bunun sebepleri irdelenmeli, eğitim sisteminde gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Ülkemizin birlik ve bütünlüğüne maya olmuş tüm değerli insanları rahmet ve minnetle anıyoruz.


Devamını Oku
0




Doğan Ceylan  / Eğitim.  / Slider
Çocuklara 21. Yüzyıl Becerilerini Neden Kazandıramadık?
Doğan Ceylan Yayınlanma Tarihi 10 Ocak 2020


Çocuklarımıza 21. yüzyıl becerileri kazandırmak gündemimizde. 2004 yılında öğretim programları değiştirildiğinde, çocuklara “eleştirme, sorgulama, problem çözme, empati kurma, iletişim” gibi beceriler kazandırılmasına bir çok derste yer verildi. Bu beceriler Türkçe dersine de Matematik dersine de konuldu. Şimdilerde bu becerilere 21. Yüzyıl becerileri der olduk. Sayın bakanımız Ziya SELÇUK’un ifadesiyle aslında bunlar her dönem insanının, kazanması gereken kadim beceriler.

Bu becerilerin programlarda yer almasının üzerinden 15 yıl geçti. O zaman birinci sınıfa başlayan çocuklar şu anda üniversiteden mezun olmak üzereler. Peki bu gençler bakanlığın amaçladığı 21. Yüzyıl becerilerini kazanmış durumdalar mı? Kazanamamışlarsa sorun nerede?

Etrafımıza baktığımızda, ellerindeki telefondan başlarını kaldırıp da karşılaştıkları insanlara selam vermekten aciz, duygu düşüncelerini iki kelime ile ifade edemeyen, kendi sorunlarını çözemeyen, anne baba himmetiyle ayakta duran, toplumsal sorunlara karşı son derece duyarsız, başkalarını anlamayan, empati kuramayan, yanlışları sorgulayamayan, eleştirileri yemek programları kıvamından öte gidemeyen, ekip çalışmalarına uyum sağlayamayan asosyal bir geçlik görüyoruz. Bu gençlerin amaçlanan becerilerin neredeyse hiçbirini kazanamadıkları ortada. Bırakın 21. Yüzyıl becerilerini, günlük yaşam becerilerinin bile çoğunu kazanamamış durumdalar.

Sorun nerede?

Bunu okullar ve aileler açısından ele alacağım.

Öğretmenin inanmadığı hiçbir eğitim hedefi gerçekleştirilemez. Öğretmenler öğrencilere bu becerileri kazandırma konusunu hiç önemsemediler. Programlar değişti ama öğretmenler kendi bildiği gibi ders işlemeye, konu anlatmaya devam ettiler. Ders kitapları değiştirilerek içeriğine öğrencilere bu becerileri kazandırmaya yönelik etkinlikler konuldu ama bir kısım öğretmen bunları derslerde işlemek yerine ev ödevi olarak verdiler. Türkçe dersinde dil bilgisi işlemeye, matematik dersinde soru çözmeye devam ettiler.

Okul yönetimleri öğretmenlerin çalışmalarını izlemediler. Öğrencilerin 21. Yüzyıl becerilerine sahip olup olmadıklarıyla ilgilenmediler. Onlar için önemli olan iyi liselere birkaç öğrenci sokulması ve törenlerde kıpırdamadan duran, hiç sesi çıkmayan sınıfların olmasıydı.

Anne babalara gelince; onlar okulu kurtarıcı olarak gördüler. Kendi evlerinde çocuklarına bu becerileri kazandırmaya yönelik çalışmalar yapmadılar. Oysa bu becerilerin çoğu daha küçük yaşlardan itibaren kazanılacak tutumlardı. Çocuklarla ilgilenmek, eğitmek yerine onların eline telefon, tablet, bilgisayar vererek başlarından savdılar. Çocuklar, kendi aileleriyle bile doğru dürüst iletişim kuramayan, aileye uyumda zorlanan, kendi başına ayakları üzerinde duramayan, anne babasını anlamayan, empati kuramayan kişiliklere sahip oldular.

Bakanlığın kusuru da vardı elbette olup bitende. En başta öğretmen eğitimleri yetersiz yapıldı. Öğrencilere bu becerilerin kazandırılması konusunda öğretmenler ikna edilmedi. Alanda olup biten izlenip tedbir alınmadı. Liselere geçişte sınav sistemi defalarca değiştirildi ama hepsinde de öğrencilerin becerileri değil bilgilerine değer verildi. Eğitim, bilgi-beceri-değer dengesini bir türlü yakalayamadı. Tüm bunlara rağmen az da olsa denetimin zoruyla bir şeyler oluyordu ki o da beş yıl önce kaldırılarak bozulmanın önü iyice açıldı.

Çocuklara 21. Yüzyıl becerilerini kazandırmak yeniden gündemde. Daha önce başaramadığımızı bu sefer başarabilmek için hatalarımızdan ders almalıyız. Yoksa tarih tekerrür etmeye devam edecektir.

Neler yapılmalı?

1. Öğretmenler beceri kazandırmanın önemine inandırılmalı.
2. Bilgi kadar beceri kazandırmaya da önem verilecek şekilde programlar, ders kitapları, eğitim materyalleri yeniden düzenlenmeli.
3. Beceri kazanım ölçekleriyle süreç takip edilmeli.
4. Beceri kazandırma konusunda ailelere eğitim verilmeli, böylece okul desteklenmeli.
5. Rehberlik ve denetim en kısa sürede yeniden getirilmeli.


Devamını Oku
0




Doğan Ceylan  / Eğitim.  / Slider
Görünmez Çocuk
Doğan Ceylan Yayınlanma Tarihi 21 Aralık 2019


Bu yazımı, hayatının baharında intihar eden öğrenciler M.Ö (14 yaş), A.A. (16 yaş), A.B.Y.(13 yaş), O.K. (14 yaş) T.S. (14 yaş) ve F.E’ye (16 yaş) ithaf ediyorum.

Islak kaldırımlarda, bir su gibi süzülerek ilerledi çocuk. Okulun kapısından girerken güvenlik görevlisini gördü. Ona “Günaydın” demek geldi içinden ama o her zaman olduğu gibi yüzüne hiç bakmadı. Çocuk sözünü yuttu ve okula akan çocuklara karıştı. Okul kapısından girerken içini bir hüzün kapladı. Merdivenlerinden çıkmak istemiyordu ayakları. Sınıfın olduğu koridorda duvara yaslanıp soluklandı. Öğrencilerin çığlıkları okul koridorunda yankılanıyordu. Yanından birçok çocuk geçti, kimse selam vermedi.

Sınıfın kapısı açıktı. Bazı öğrenciler ders için kitap ve defterlerini çıkarmakla meşguldü. Bazı yaramaz öğrencilerse şimdiden itişip kakışmaya başlamışlardı bile. İçeri girdi, kısık bir sesle “Günaydın” dedi. Selamına kimse karşılık vermedi. Başı önünde sırasına yöneldi. Tüm çocuklar ikişer kişi oturuyordu, sadece onun yanında kimse yoktu. Bir sıra arkadaşı olmasını çok istiyordu ama herkes kendi arkadaşıyla oturduğu için o yalnız kalmıştı. Sessizce kitabını çıkarıp beklemeye başladı.

Öğretmen sınıfa girdiğinde herkes ayağa kalktı. Öğretmen “Günaydın çocuklar!” dedi. Hep bir ağızdan “Günaydın öğretmenim!” diye bağırdılar. En çok o bağırdı, belki sesim duyulur diye. Öğretmen fark etmedi. Derste hep aynı çocuklara sorular sorar, aynı çocuklara söz hakkı verirdi öğretmen. Onları daha çok sevdiği hissedilirdi. Diğerleri hep onlarla arkadaş olmaya çalışırlardı. Kendisi de birkaç kez yanlarına gitmiş oyunlarına katılmak istemişti ama yüz vermemişti çocuklar. Üzülüp bir kenara çekilerek onları izlemişti.

Bir keresinde öğretmen, beden dersinde dörtlü grup olmalarını istemişti çocukların. Sınıf 29 kişiydi. Herkes dörtlü grup olmuş, o tek kalmıştı. Hiçbir grup onu almak istememişti. İşte o zaman gözyaşlarını tutamayıp ağlamıştı çocuk. İçinde biriktirdiği tüm gözyaşları dökülmüştü yanaklarından bahçenin bir köşesinde.
O da diğerleri gibiydi. Neden kimsenin kendisiyle arkadaş olmak istemediğini bir türlü anlamıyordu. Tüm çocuklar oynarken, duvar dibinde bekleyen bu çocuğu kimse fark etmedi. Kimse sormadı halini. Varlığı kimsenin umurunda değildi. Sanki görünmez biriydi.

Öğretmenin kendisine bakmasını, bir kez başını okşamasını, sevmesini, arkadaşlarıyla birlikte oyunlar oynamayı istiyordu sadece. Yine adını bir kez duymadan akşam oldu. Çıkış zili çaldı. Öğretmen “İyi akşamlar!” dedi. En yüksek sesle çocuk bağırdı “İyi akşamlar öğretmenim!” Öğretmen fark etmedi. Çocuk, okul merdivenlerinden süzülüp sokak lambalarının loş ışıkları altında kayboldu.

Görünmez çocuk, ortaokula geçtiğinde de hiçbir şey değişmedi. Yine bir duvar dibinde arkadaşlarını seyretti. İlk kez derslerine giren bir öğretmen herkesin kendisini anlatan bir yazı yazmasını istedi. “Bu dünyada varlığımın anlamı yok.” yazdı çocuk. Öğretmen, evde çocukların yazdıklarını incelerken, bir cümleye sığmış derin anlamı hissetti yüreğinde. Ertesi gün gözlerine baktı çocuğun, bir ara fırsat bulup başını okşadı. Çocuk olanlara inanamadı. Yüreği göğsünü yaracak gibi çarptı. Öğretmen, kulağına eğilip “Bir gün evinize gelmek istiyorum.” dedi, usulca. Böyle bir mucize olabilir miydi?

Bir hafta sonra öğretmeni evlerine ziyarete gitti. Annesi vefat edeli çok olmuş, üvey annesi ve kardeşleriyle yaşıyormuş çocuk. Babasına, “Kızınız çok iyi bir öğrenci, benim için de çok değerli. Ona güveniyorum, inşallah başarılı olacak.” dedi öğretmen. Kendisinin evdeki bir eşyadan farkı olmadığını düşünen çocuk insan olduğunu hissetti ilk kez. Öğretmenine sarılmamak için kendisini zor tuttu. Çocuk içten içe annesinin yerine koydu öğretmenini.

Ertesi hafta utana sıkıla gelip “Öğretmenim size mektup yazabilir miyim? “ diye sordu. Her hafta duygularını mektuplara yazıp ona verdi. Çocuğun dünyası değişti. Bir bakış, bir dokunuş küçük kızı hayata yeniden bağladı. Artık onu gören, seven biri vardı yeryüzünde.

Ne zaman kendisini çaresiz ve güçsüz hissetse, öğretmenin kendisini sevdiğini ve değer verdiğini aklına getirdi. Zorluklarla böyle başa çıktı. Liseye daha başarılı bir çocuk olarak başladı. Hırsla çalıştı. Öğretmen olmak istiyordu tıpkı öğretmeni gibi. Üniversiteyi de kazandı . Eğitimini başarıyla tamamlayıp çiçeği burnunda bir öğretmen olarak döndü memleketine. Evinden önce öğretmenini ziyarete gitti. Kapıyı açan öğretmenine sarılıp hıçkırarak ağladı.

-Bu günümü size borçluyum, bana öğretmen değil anne de oldunuz, siz beni görmemiş olsaydınız belki de… içi titredi, cümlesini tamamlayamadı. Derin bir nefes aldı. Öğretmeninin gözlerine baktı.

-Artık ben de görünmeyen tüm çocukları gören bir öğretmen olacağım, söz veriyorum öğretmenim .” dedi.


Devamını Oku
1




1
  • [mnky_ads id="1416"]

  • Sosyal

    [tg_social_icons style="light" size="small"]
  • Popüler Yazılar

    • Once You Date A Vietnamese Girl: Helpful Information
    • Complimentary Senior Dating Online Web Page Online Dating Services
    • There aren’t any caps on payday improvements in neighboring Kansas, and many less storefronts
    • Archive / effortless online payday loans.Pay Loans Australia day
    • Payday & 1-Hour Loans: No Employment Verification. No Employment Verification Loans
  • Son Yazılar

    • Once You Date A Vietnamese Girl: Helpful Information
    • Complimentary Senior Dating Online Web Page Online Dating Services
    • There aren’t any caps on payday improvements in neighboring Kansas, and many less storefronts

  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
    • Gelecek Eğitimde Platformu
    • Değerlerimiz
    • Etkinliklerimiz
    • Organizasyon
    • Kurumsal Destekleyenler
    • Stratejik Çözüm Ortakları
  • Eğitim.
  • Yenilik.
  • Gelecek.
  • Yazarlar
    • Gelecek Eğitimde
    • Mehmet Salih Uyan
    • Erdinç Aydoğan
    • Cüneyt Ali Mert
    • İrfan Özfatura
    • Şaban Yılmaz
  • Bize Ulaşın
2020 © Gelecek Eğitimde Platformu
Aramaya başlamak için enter tuşuna basın