• Ana Sayfa
  • Hakkımızda
    • Gelecek Eğitimde Platformu
    • Değerlerimiz
    • Etkinliklerimiz
    • Organizasyon
    • Kurumsal Destekleyenler
    • Stratejik Çözüm Ortakları
  • Eğitim.
  • Yenilik.
  • Gelecek.
  • Yazarlar
    • Gelecek Eğitimde
    • Mehmet Salih Uyan
    • Erdinç Aydoğan
    • Cüneyt Ali Mert
    • İrfan Özfatura
    • Şaban Yılmaz
  • Bize Ulaşın



  • Geleceğin eğitimde yön bulacağı bu çağda, geleceğin eğitimine katkı sağlamak için kurulmuş bir dernek olan GED eğitim için yapılan her çalışmada bulunmak ve katkı sağlamak üzere faaliyetlerine devam etmektedir.

    Eğitim. Yenilik. Gelecek.

  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
    • Gelecek Eğitimde Platformu
    • Değerlerimiz
    • Etkinliklerimiz
    • Organizasyon
    • Kurumsal Destekleyenler
    • Stratejik Çözüm Ortakları
  • Eğitim.
  • Yenilik.
  • Gelecek.
  • Yazarlar
    • Gelecek Eğitimde
    • Mehmet Salih Uyan
    • Erdinç Aydoğan
    • Cüneyt Ali Mert
    • İrfan Özfatura
    • Şaban Yılmaz
  • Bize Ulaşın
Gelecek Eğitimde
Yazar

Gelecek Eğitimde





Eğitim.  / Gelecek Eğitimde  / Gelecek.  / Slider
Mobil Oyun Oynayan Anneler
Gelecek EğitimdeGelecek Eğitimde Yayınlanma Tarihi 28 Aralık 2019


Mobil oyunlar her geçen gün popülerliğini arttırırken, dijital neslin geleceğinin annelerin elinden geçtiğini de hatırlamak gerekiyor. Tahmin edilenin aksine, mobil oyunlar sadece çocuklar ve gençlerin değil, 20’lerden 50’lere her jenerasyondan annelerin de ilgi alanı. Mobil iletişimin öncüsü AdColony ve araştırma dünyasının lideri Nielsen’in iş birliğinde ikinci kez gerçekleşen “Mobil Oyuncular” araştırması sonuçlarına göre, mobil neslin oyun trendlerini belirleyen dijital anneler, ister 20 yaşında olsun, ister 50 yaşında her gün mobil oyun oynuyorlar.

Adcolony anneler görsel5_023457170 Adcolony anneler görsel5_023457170
Adcolony anneler görsel4_023454591 Adcolony anneler görsel4_023454591
Adcolony Anneler lifestyle görsel1_023455498 Adcolony Anneler lifestyle görsel1_023455498
Adcolony Anneler Lifestyle Görsel2_023456420 Adcolony Anneler Lifestyle Görsel2_023456420

Her geçen gün oyuncu sayısını artıran mobil oyunlar, anneler arasında da bir hayli popüler. AdColony, Nielsen işbirliği ile gerçekleştirdiği “Mobil Oyuncular” araştırmasında, gün geçtikçe dijitalleşen yeni neslin mimarı annelere geniş yer verdi. Annelerin mobil dünyası, oyunlar hakkında doğru bildiklerinizi unutturacak nitelikte. Araştırma, annelerin mobil oyun alışkanlıklarının yanı sıra, çocukların mobil güvenliği hakkında da dikkat çekici verileri ortaya koyuyor.

Dijital Anneler Her Gün Mobil Oyun Oynuyor!

Bu Anneler Günü’nde annelere verecek hediye arıyorsanız ona beğeneceğini düşündüğünüz bir mobil oyun önerin! Gün içinde gerek ofiste gerek evde aynı anda birçok sorumluluğu yöneten anneler, mobil oyunlar ile aktif dinleniyor, mobil oyun oynarken kendilerini rahat, mutlu, heyecanlı ve başarılı hissettiklerini belirtiyorlar. 18 ila 50 yaşındaki anneler ile görüşülen araştırmada, yaş grupları arasında fark gözetmeksizin, %70’i her gün, %98’i her hafta mobil oyun oynadığını belirtiyor.

Anneler Ne Zaman Mobilde Oynuyor?

Dijital çağda dikkat sürelerinin kısaldığını birçok kaynaktan biliyoruz. Eskiden TV izlerken sıkıldığında kanal değiştirme alışkanlığı, yerini TV ile aynı anda mobil cihazla ilgilenmeye bırakıyor. Mobil oyuncu annelerin de yarısına yakını TV’de Film/Dizi izlemek gibi dinlendirici aktiviteleri yaparken aynı anda mobil oyun oynuyor. Anneler mobil oyunlara, gün içerisinde saat 14’ten gece 1’e kadar, 10 ila 30 dakikalık zaman dilimlerini ayırabiliyorlar. En çok tercih edilen zaman aralığı ise %58’lik oran ile 20-23.00 saatleri olarak karşımıza çıkıyor.

Her 10 mobil oyuncu anneden 3’ü, yemek yaparken ve hatta çocuğu ile ilgilenirken de mobil oyun oynadığını belirtiyor. Çocuğu ile geçirdiği zamana mobil oyunları da dahil eden anneler, oyun içerikleri konusunda ise oldukça hassas davranıyorlar.

Mobil Oyuncu Anneler Güvenliği Elden Bırakmıyor

Her çocuk oyun oynamayı sever. Gittikçe dijitalleşen günümüzde dünyaya gelen çocuklar için saklambaç, yakar top gibi anne babaların küçükken oynadıkları oyunlar, yerini mobile bırakmış durumda. Psikologlar da özellikle ilkokul çağına gelmiş çocukların dijital dünyadan tamamen kopmamalarını, sınırlandırılmış süreler ve kontrollü içerik ile dijitalleşmelerini öneriyor. Çocukların davranışsal gelişimi açısından endişe yaratan dijital ortamlar, teknoloji ile barışık anneleri korkutmuyor. Araştırma sonuçlarına göre kendileri de oyun oynayan anneler çözüm yolunu bulmuş bile; mobil oyuncu annelerin %75’i çocukların oynadığı oyun içeriklerini kontrol ediyor ve çocuklarına güvenli bir teknolojik ortam sunarak dijital alanda gelişimlerini desteklemiş oluyorlar.

Araştırmaya göre mobil dostu annelerin büyük çoğunluğu 0-2 yaş aralığındaki çocuklarına mobil oyun oynatmıyor, 3 yaşından itibaren anne babaların cihazları üzerinden kontrollü bir şekilde oynamasına, 12 yaşından itibaren ise çocuğun kendi cihazına sahip olmasına izin veriyorlar.

Mobilde Akıl Oyunları Annelerin Favorisi

Mobil oyunlar ile barışık olan teknolojik anneler, stres atıp eğlenmek istiyor ve zihin boşaltmak için, mobilde beyin jimnastiği yapabilecekleri oyunları tercih ediyorlar. Mobil oyuncu annelerin en çok tercih ettiği oyun tipleri %68’lik oran ile Puzzle’lar ve %62’lik oran ile bilgi oyunları.

Çoklu-görev (multi-task) konusunda yetenekli olan mobil oyuncu anneler, oyun oynarken aynı anda ihtiyaçlarını araştırmaktan da geri kalmıyor. Her 2 mobil oyuncu anneden biri, oyun oynarken gördüğü reklama merak edip tıkladığını belirtiyor. Mobil annelerin %34’ü, mobil oyun oynarken tıkladığı reklamdaki ürün ile ilgili araştırma da yaptığını belirtiyor.

Mobil oyun oynayan annelerin internete bağlandığı tek cihaz akıllı telefonlar değil; %72’si bilgisayar/laptop, %62’si tablet, %13’ü konsol da kullanırken, mobil oyuncu her 2 anneden biri artık televizyonu internete bağlı şekilde kullanıyor.

Dipnot:

*Adcolony ve Nielsen işbirlği ile gerçekleştirilen ”Mobil Oyuncular Araştırması” kapsamında İstanbul, Ankara, İzmir’de yaşayan, 3 ayda bir ve daha sık mobil oyun oynayan 18-50 yaş arası ABC1C2 SES grubu anneler ile cawi yöntem kullanılarak görüşülmüştür.


Devamını Oku
0
1.4K Görüntülenme
5



Eğitim.  / Slider
Yabancı Dilin Yapay Zekâ ile imtihanı: Kim kazanacak?
Gelecek EğitimdeGelecek Eğitimde Yayınlanma Tarihi 21 Aralık 2019


İngilizce öğretmenliği bölümünde öğretmenlik mesleğini öğrenmeye çalışan öğrencilerim, bu dönem okuma becerilerinin öğretimine yönelik mikro öğretim uygulamaları yapıyorlar. Yaklaşık 20 dakika süren bu ders uygulamalarında; öğretmen adayları, öğrenciymiş gibi davranmaları beklenen sınıf arkadaşlarına bir okuma metni üzerinden okuduğunu anlama soruları soruyor ve metni birlikte detaylıca işliyorlar. Bugün işlenen okuma metinlerinden birinin konusu, yapay zekâ uygulamaları sayesinde çeviri yapmak için İngilizce bilmeye ihtiyaç kalınmayacağıydı. Dersin sonlarına doğru, öğrencilerimden biri bu konuyu gündeme getirdi.

“Hocam, gerçekten çeviri için bizim gibi İngilizce bilenlere ihtiyaç kalmayacak mı?

Nasıl olacak?

Her şey çevrilebilir mi?

Bilgisayarlar sizce insanlar kadar iyi çeviri yapabilirler mi?

İngilizce öğrenmeye ilgi azalır mı?”

gibi soruları arka arkaya sıraladı. Yapay zekâ uygulamalarını yakından takip ediyorum. Özellikle Google Translate ile yapılan çevirilerde bu yıl bir iyileşme olduğunu ve her ne kadar mükemmel olmasa da verilmek istenen anlamı büyük oranda karşıladığını biliyorum. Gerçekten bu tür uygulamalar bir insanın yapabileceği mükemmelliğe yakın çeviri yapabilir miydi? İşte bu yazıda; tam olarak yapay zekâdaki ilerlemelerin bir sonucu olarak sayıları gittikçe artan çeviri uygulamalarının ne derece etkili çeviriler yapabildiğini ele alacağım.

Yapay Zekâ nedir?

Yapay Zekâ konusunda araştırmalara sahip olan Prof. Dr. Cem Say’ın “50 Soruda Yapay Zekâ” isimli kitabı, Türkçede edinilebilecek en nitelikli kaynaklardan biri. Yapay zekâ kavramının geçmişteki tohumlarından (Türkçeye Yapay Oyun ismiyle çevrilen “Imitation Game” filmiyle popüler kültürde kendine yer bulan Alan Turing’in katkıları gibi) yıllar içindeki uygulamalarına kadar geniş bir yelpazede bu kavramı tartışan bir başucu kitabı. İlk kez 2 Eylül 1955 tarihinde Nathaniel Rochester ile Marvin Minsky tarafından kaleme alınan resmi başvuru yazısında geçen yapay zekâ kavramının çeşitli tanımları bulunsa da ortak bir tanıma ulaşmak zor. Yapay zekâ en basit haliyle; insana özgü olan mantık yürütme, hareket, konuşma ve ses algılama gibi birçok yeteneğin yapay sistemler aracılığıyla en üst düzeyde kullanılması olarak tanımlanabilir. Dünya Satranç Şampiyonu Garry Kasparov’un 1997 yılında, IBM tarafından geliştirilen Deep Blue 2 isimli bilgisayara yenilmesi yapay zekânın uzanabileceği boyutları anlatan en bilindik örnek. Yapay zekânın hukuktan sağlığa, eğitimden tarıma, işsizlikten güvenliğe kadar yaşamımızı nasıl etkileyeceğini hepimiz heyecanla bekliyoruz. Aslında bu değişikliklerin bir kısmını da yaşıyoruz. Peki, yapay zekânın eğitimdeki faydaları nelerdir?

Yapay Zekâ ve Eğitimde Faydaları

Son yıllarda oldukça popüler olan yapay zekâ kavramı, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ile İstanbul Teknik Üniversitesi arasındaki protokolün sonucu olarak eğitimcilerin de gündemine geldi. Bu bağlamda, yapay zekâ ile öğrencilerin kişisel gelişimlerini destekleyen bireyselleştirilmiş eğitim içerikleri ve ortamlarının oluşturulması hedeflendi. Bunun dışında, Bakanlıkça öğrencilere ilkokuldan itibaren yapay zekâ eğitimlerinin verilmesi amacıyla, okullar ve öğretmenler için eğitim içeriklerinin hazırlanacağı bir proje hayata geçirildi. Türkiye’deki eğitim dünyasında da fark edilen ve üzerine çeşitli yazılar yazılan, konuşmalar yapılan ve MEB nezdinde sayısız uygulamanın yürütüldüğü yapay zekâ, eğitimde ne tür faydalar sağlar? Dünyanın önemli teknoloji liderlerinin bir araya gelerek bu soruya cevap aradıkları forumlarda öne çıkan noktalar şunlar:

1) Yapay zekâ öğrenme sürecine ilişkin kişileştirilmiş bir perspektif kazandırıyor.

2) Yapay zekâ öğrencilerin eksik ve güçlü taraflarını daha kolay fark etmelerine yardımcı oluyor.

3) Yapay zekâ öğrencilerin gelişim süreçlerini yakından izleyebiliyor.

4) Yapay zekâ içerik üretimini daha hızlı destekleyebiliyor.

5) Yapay zekâ niteliğin artmasına ve bilgiye ulaşmanın kolaylaşmasına destek olabilir.

Öyle gözüküyor ki yapay zekânın eğitime özellikle öğrenmenin bireyselleştirilmesi noktasında çok önemli katkıları olabilir. Ancak dilerseniz biz ana odağımız olan çeviri uygulamaları bağlamında yapay zekâyı irdelemeye geçelim.

Yapay Zekâ ve Çeviri Uygulamaları

Thomas Friedman, “Dünya Düzdür” isimli kitabında, dünyanın düzleşmesine (iletişimin hızlanması, fiber-optik kabloların etkili bir şekilde kullanılması ile birlikte Amerika’da yaşayan bir insanla Hindistan’da yaşayan arasında teknolojiye ulaşım açısından pek bir fark kalmaması) neden olan gerekçeleri tek tek sıralıyor. Bu gelişmelerin yapay zekâ, düşünen robotlar, insanların yerine karar veren makineler ile süreceğini ifade ediyor. Pekâlâ, çeviri yapan uygulamalar, birçok kişinin yaşadığı çeviri sorununa çözüm olabilir mi? 2019 yılındaki gelişmeler ışığında çok ciddi ilerlemelerin sağlandığını söylemek mümkün. Ancak bu yine de tam anlamıyla bir memnuniyetin olduğu anlamına gelmemeli. Biz örnekler üzerinden yapay zekâ ve bu tür uygulamaların çekişmesine detaylıca bakalım.

Speexx’in başkanı ve kurucusu Armin Hopp 2019 yılının Mart ayında katıldığı teknoloji forumunda en son geliştirdikleri yapay zekâ tabanlı uygulamayla, telaffuz konusunda özel bir yazılım geliştirdiklerini ve ayrıca yapay zekâyı kullanıcının davranışlarını tahmin etmekte de kullandıklarını söyledi. Bu konudaki bir diğer ilginç gelişme ise, İngilizce öğrenmek için üretilmiş Sohbet Robotu Uygulamaları. Yine yapay zekâ mantığıyla kurgulandığı söylenen bu robotlar, iletişime geçeceği bireylerin İngilizce seviyelerini tespit ettikten sonra onlarla sohbet ediyor. Bu uygulamadan sonra, Google’nin yapay zekâ ile ilgili önemli bir diğer adımı ise Translatotron isimli ürününü tanıtması oldu. 15 Mayıs 2019 tarihinde detayları paylaşılan bu uygulama, üç adımlı bir çeviri işlemini takip ediyor. Önce konuşmayı yazıya döküyor, sonra yazıyı çeviriyor ve elindeki yazıyı okuyor. Yeni geliştirilen versiyon, metin kısmını tamamen pas geçiyor ve konuşmayı bir spektograma çeviriyor. Spektogram, ses frekanslarını gösteren bir görsel. Sistem daha sonra hedef dilde yeni bir spektogram oluşturup onu okuyor. Çeviriler de mükemmel olmaktan uzak ancak ilk adımlar olarak göz önüne alındığında oldukça dikkat çekici.

Bu uygulamaların hepsinin ortak amacı insana ihtiyaç duymadan gerek sözel gerekse yazılı metinleri bir insanın çevirebileceği kadar iyi çevirmek ve bu anlamda insanların üstündeki dil öğrenme baskısını ortadan kaldırmak. Öyleyse yanıtlanması gereken soru da şu oluyor:

Yapay Zekâ her şeyin anlamlı bir şekilde çevrilmesine imkân tanır mı?

Bu sorunun yanıtı o kadar da kolay değil. İsterseniz yapay zekâ teknolojisinin çeviri sürecinde insanlardan hangi noktada ayrıldığını ve insanlar kadar iyi çeviri yapamayacağını sizin de şu anda bile deneyeceğiniz örneklerle ele alalım:

1- Amerika’da bir doktora dersinde, edimbilim ve dil öğrenimine etkisi üzerine okuduğumuz makalelerin analizini yapıyorduk. Dersin bir noktasında, bu konularla son derece önemli dergilerde yazıları bulunan Profesör, bize “you can say that again” (şunu tekrar söyleyebilirsin) dedi. Biz de, bağlamdan kopuk olan bu ifade karşısında biraz şaşırdık ve benimle birlikte diğer üç ana dili İngilizce olmayan öğrenci, profesörün bu ifadesini tekrarlayarak “you can say that again” diye karşılık verdi. Ancak ana dili İngilizce olan sınıf arkadaşlarım, bu ifadeyi “Ok” şeklinde cevapladı. Bu küçük deney bittikten sonra, profesör, “you can say that again” ifadesinin aslında “I agree with you (sana katılıyorum)” anlamına geldiğini söyledi. İletişimde dil kullanımının, özellikle cümlelerle kullanıldıkları bağlam ve durumlar arasındaki ilişkileri inceleyen edimbilim, cümle yapılarının konuşan ve dinleyen arasındaki ilişkiden nasıl etkilendiğine odaklanmaktadır. Bu cümleyi bugün yapay zekâ uygulamalarından birine yazıp çevrilmesini isterseniz- ben denedim ve başarılı olamadı- bu uygulamaların hepsinin benim yıllar önce düştüğüm hataya düşeceğini göreceksiniz.

2- Yine Amerika’da bulunduğum sırada, uygulamalı dilbilim alanındaki önemli profesörlerinden birinin evine diğer lisansüstü öğrencilerle birlikte davet edilmiştim. Ev, doğanın içinde bir gölün hemen yanındaydı. Ben de istemsiz bir şekilde, “Quiet a view! The nature is calling me” (Ne harika bir manzara! Doğa beni çağırıyor) cümlelerini kurdum. Cümlelerimin bitmesiyle birlikte odada bulunanların kahkahalarını işitince yanlış bir şey yaptığımı anladım. Meğer “the nature is calling me”, İngilizce “nature calls” şeklinde kullanılıyormuş ve “acilen lavaboya gitmem gerekiyor” anlamına geliyormuş. Bu keyifli anı, bize her zaman dil öğreniminin dilbilgisinden oluşmadığını, kelimeleri, yapıları yan yana dizerek anlamlı bir ilişki serisi kurulamayacağını gösteriyor. Bu ve benzeri ifadelerin çevrilmesi boyutu ise tam olarak bu uygulamaların birincil anlama odaklandığını ve ikincil anlamları çeviremediğine işaret ediyor.

3- Prof. Dr. Say’ın kitabında da verdiği örnek olan dünyaca ünlü dilbilimci Noam Chomsky’in bir gazeteye verdiği mülakatta söylediği bir cümlenin bağlamından çok uzak bir şekilde çevrilmesidir. Chomksy siyasi ilişkiler açısından kurduğu cümlesindeki “her şey süt liman” ifadesinin “milk port” şeklinde çok anlamsız bir şekilde paylaşılması ve bunun ilgili gazete tarafından sanki Chomsky “milk port” ifadesini kullanmış gibi gösterilmesi de yapay zekâ ve çeviri arasındaki ilişkinin ilginç bir hikâyesi olarak tarihe not düştü. İngilizce “süt” anlamına gelen “milk” ile “liman” anlamına gelen “port” yan yana geldiğinde Türkçemizde “dalgasız, durgun, gürültüsüz, olaysız” anlamında kullanılan sütliman ifadesiyle “milk port” ifadesinin yakından uzaktan ilişkisi yoktur. Anlamsal olarak ele aldığımızda, iki kelimenin yan yana gelip İngilizcede aynı anlama gelmesini beklemek de yine yapay zekânın şimdilik beceremediği noktalardan biri oldu.

4- Bu satırları yazarken yeğenimin jimnastik kursundayım. Antrenörün öğrencilerden birine “aferin sana” dediğini duydum. 6 yaşındaki öğrenci tarafından bu bir tebrik olarak algılanırken aslında öğretmenin vermek istediği mesaj tam olarak şu: “Bir o eksik kalmıştı, aferin sana, onu da tamamladın oldu” anlamında bir yergi söz konusuydu. Hepimiz “aferin sana” ifadesinin yergi olarak kullanıldığı bağlamları biliriz, bunları kullanmışızdır. Hemen bu ifadeyi yapay zekâ mantığıyla oluşturulan uygulamalardan biri üzerinde denediğimde “Good for you” çıktı. Bir adım daha öteye geçerek bu sefer uygulamaya bir bağlam daha verdim, “Bunu defalarca gösterdim. Hala olmuyor. Aferin sana” cümlelerini girdiğimde ise İngilizce çevirisindeki “good for you” ifadesi daha anlamsız bir şekilde bağlam dışı kaldı.

Semantik anlamın ötesinde dil kavramıyla toplumsal olgular arasındaki ilişkilere, birbirlerini nasıl etkilediğine ve toplumsal normlarla şekillen dil kullanımına odaklanan sosyo-pragmatik anlamları ve direkt söylenmektense ima içeren çevirilere ulaşmak zor. Bir kelimeyi hedef dildeki karşılığıyla değiştirmek aslında bir çevirmenin en kolay işiyken yukarıdaki boyutlarla derin bir anlama ulaşmak hiç de kolay değil. Zira bir dildeki kelime başka bir dilde farklı anlamlarda birçok karşılığı olduğundan bilgisayara doğru seçeneği buldurmak için gramer yetmiyor. İnsanlar, bir bağlam içinde daha önceden kurulan cümlelerle yeni kurulan cümleler arasında bir ilişki kurup verilmek istenen mesajı anlamlandırma noktasında herhangi bir sıkıntı yaşamaz iken bu tür sistemlerin verilen metinleri (sözel veya yazılı) bağlamsal ilişkilerden uzak bir şekilde ele aldığı görülmektedir. Acaba konuşmacının zihninden ne geçiyor sorusuna cevap vermede yetersiz kalıyor.
Neden her şeyi çeviremiyor?

Bunun aslında temel olarak üç nedeni var;

1) Ana dil konuşmacılarının her zaman kendi ana dillerini kusursuz konuştuklarına dair bir inanış vardır. Ancak çok iyi biliyoruz ki Türkçe konuşurken dilbilgisi anlamında pek çok şeyi yanlış kullanma eğilimindeyiz. Yapay zekâya bu ve benzeri yanlışlar eklenmediği sürece bunların bağlama uygun bir şekilde çevrilmesi pek mümkün olmayacaktır. Bir cümleyi başka bir dile çevirirken cümlenin sözdizimsel formun korunması her zaman olumlu sonuçlar vermeyebiliyor. İnsanlar olarak bizler, önce okuduğumuz dildeki cümlenin anlamını deşifre ederiz, sonra ise çeviri yapılacak dile kodlarız.

2) Bir metnin dil yeterliği anlamındaki seviyesi sadece içerdiği söz varlığı ve söz dizimi çeşitliliğiyle ölçülmez. Sosyo-pragmatik yükü, içerdiği kültürel unsurlar, iletişimsel söylem parçacıkları ve genel bilişsel yükünü de dikkate alarak anlamsal karşılığı uygun olabilecek çeviriler yapılmalıdır. Ancak sadece ama sadece söz varlığı ve dilbilgisi açısından oluşturulan metinler her zaman eksik kalacaktır.

3) Bir kelimenin anlamını doğru bir şekilde çevirmek için kelimenin geçtiği cümlenin geri kalanındaki yerlere de bakmak gerekecektir. İnsanlar, doğal akışı içinde sürdürülen iletişimin doğasını içselleştirip birçok farklı değişkeni aynı anda yorumlama ve bunlardan doğru anlamı büyük oranda çıkarmada bilgisayarlardan daha başarılılar.

Bu analizlerden de anlaşılacağı üzere; yapay zekâ çeviri alanında çok önemli işlevleri yerine getirme gücüne sahip. Bunu geldiğimiz bu noktada inkâr etmek anlamlı olmayacaktır. Mühendislerin bu konudaki çalışmalarının özellikle söz dizimsel olarak birbiriyle benzerlik gösteren diller için nispeten daha olumlu sonuçlar verdiğini de görüyoruz (İngilizceden Fransızcaya yapılan çeviriler İngilizceden Türkçeye yapılan çevirilerden daha başarılı oluyor). Ancak farklı yapıda diller için (farklı dil ailesinden gelen Türkçeden İngilizceye yapılan çeviriler) aynı şeyi söylemek mümkün değil. Sonuç olarak, bu potansiyelin en azından 2019 yılı itibarıyla insan faktörünü geçemediğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla yazımın hemen başındaki öğrencimin merak ettiği sorunun cevabı şimdilik hayır, yani yapay zekâ uygulamaları İngilizce öğrenmeye duyulan ihtiyacı azaltmayacak. Ancak şunu kabul etmek zorundayız: Bu uygulamalar, sanatsal boyut içermeyen, teknik konularla ilgili olmayan çevirileri- anlamsız öbek yığınları da olsa- pekâlâ yapabilecek. Ancak alanı iyi bilen çevirmenler tarafından yapılmış çevirilere ulaşması zor gözüküyor. Shakespeare’nin “Bir Yaz Gecesi Rüyası” isimli oyununu “Bahar Noktası”, “Hamlet’in” meşhur “Olmak ya da olmamak! İşte bütün mesele bu” repliğini “Bir ihtimal daha var; o da ölmek mi dersin” diye çeviren Türk edebiyatımızın önemli şairlerinden Can Yücel’in sanatsal estetiğine ulaşmaları ne mümkün.

Severek takip ettiğim Bilim ve Teknik dergisinin 2019 Aralık sayısında bulunan yapay zekâyı kandırmak başlıklı bir yazıda da, yapay zekâyı eğitmek için kullanılan derin öğrenmeyle ilgili çeşitli sorunların olduğu ve verilerdeki ufak tefek oynamaların beklenmedik ve telafisi zaman zaman pek de mümkün olmayan hatalara sebebiyet vereceğinden söz ediliyor. Prof. Dr. Say’ın, yapay zekâ tanımıyla ilgili soruyu cevaplarken kendisinin 20 yıl önceki bir yazısından örnek vererek artık bu tanımın pek geçerli olmadığını ifade etmesi gibi belki ben de 20 yıl sonraki yapay zekâ ile ilgili gelişmelerin sonucu olarak her türlü ortamda konuşmacının zihninden geçenleri de okuyarak doğru bağlam içinde cümleler kurabilen ve bunları en uygun şekilde çevirebilen makinalara hayranlıkla bakacağım. Kim bilir?

Prof. Dr. Cem Balçıkanlı
Gazi Üniversitesi, Yabancı Diller Eğitimi Bölümü

Kaynaklar

Avcı, H. (2019) Dil Öğrenmek, Yapay Zekâ ile Sorun Olmaktan Çıkabilir. https://www.webtekno.com/dil-ogrenmek-yapay-zeka-ile-sorun-olmaktan-cikabilir-h65064.html web sayfasından 24.11.2019 tarihinde indirildi.

Friedman, T. L. (2016) Dünya Düzdür. Boyner Yayınları: İstanbul

Derin Öğrenme(Deep Learning) Nedir ve Nasıl Çalışır? https://medium.com/@nyilmazsimsek/derin-%C3%B6%C4%9Frenme-deep-learning-nedir-ve-nas%C4%B1l-%C3%A7al%C4%B1%C5%9F%C4%B1r-2d7f5850782 web sayfasından 25.11.2019 tarihinde indirildi.
Google’ın ‘Translatotron’u İle Sesiniz Yabancı Bir Dile Çevrilebilecek https://www.matematiksel.org/googlein-translatotronu-ile-sesiniz-yabanci-bir-dile-cevrilebilecek/ web sayfasından 23.11.2019 tarihinde indirildi.

MEB, “Eğitimde Yapay Zeka Uygulamaları için İTÜ ile e sıkıştı. https://www.meb.gov.tr/meb-egitimde-yapay-zeka-uygulamalari-icin-itu-ile-el-sıkıstı/haber/18720/tr web sayfasından 20.11.2019 tarihinde indirildi.

MEB okullarda “yapay zeka” eğitimi için kolları sıvadı. https://www.aa.com.tr/tr/egitim/meb-okullarda-yapay-zeka-egitimi-icin-kollari-sivadi/1597733 web sayfasından 18.11.2019 tarihinde indirildi.

McCourt, D. (2019) AI-powered language learning is more than just a buzzword https://www.androidpit.com/interview-ai-powered-language-learning web sayfasından 19.11.2019 tarihinde indirildi.

Nguyen, Q. & Vanaer C. (2019) İngilizce Öğrenmek için Robotlarla Sohbet Et! Seni Asla Yargılamayacak 5 Sohbet Robotu https://www.fluentu.com/blog/english-tur/ingilizce-ogrenmek-icin-robotlarla-sohbet-et/ web sayfasından 25.11.2019 tarihinde indirildi.

Ocak, M. E. (2019). Yapay Zekâyı Kandırmak. Bilim ve Teknik. 53 (625) 28-36

Say, C. (2019). 50 soruda yapay zekâ. Bilim ve Gelecek Kitaplığı: İstanbul

What Benefits Will AI Bring To Education? 19 Experts Share Their Insights https://www.disruptordaily.com/ai-benefits-education/ web sayfasından 18.11.2019 tarihinde indirildi
Yapay zekâ yabancı dil öğrenme ihtiyacını ortadan kaldırır mı? (2017) https://erginhoca.com/2018/05/12/yapay-zeka-yabanci-dil-ogrenme-ihtiyacini-ortadan-kaldirir-mi/amp/ web sayfasından 27.11.2019 tarihinde indirildi.

Yapay zekânın yeni kahramanı AlphaGo, go ustası Lee Sedol’u altetti. https://webrazzi.com/2016/03/10/yapay-zekanin-yeni-kahramani-alphago-go-ustasi-lee-sedolu-altetti/ web sayfasından 30.11.2019 tarihinde indirildi.


Devamını Oku
0
4.9K Görüntülenme
3



Eğitim.  / Gelecek Eğitimde  / Slider
Ebeveynlere Dijital Dünya ve Okul Başarısı Hakkında Tavsiyeler
Gelecek EğitimdeGelecek Eğitimde Yayınlanma Tarihi 29 Kasım 2019


Kıymetli Anne Babalar,

İnternet ve bilgisayar uzun yıllardan beri hayatımızda yer alıyor. Yakın tarihte teknolojinin hızlı gelişmesi ile bunlara tablet ve akıllı telefonlar da eklendi. Bu nesneler gün geçtikçe hayatımızın büyük bir alanını ele geçirmeye başladı. İşlerimizi kolaylaştırdıkları gibi buna engel de olabilmekteler. Bazı iş yerleri eleman arıyorken ‘‘akıllı telefon kullanmayan’’, ‘‘sosyal medya hesabı olmayan’’ vb. şartlar isteyebiliyor. Hatta bazı kurumlar çalışma ortamında telefon kullanımını yasaklayabiliyor. Sadece iş hayatında değil ülkemizde ve yurt dışındaki pek çok okulda ders saatleri içinde telefon kullanımı yasaklanmış durumda.

Akıllı cihazların gelişmesi ile birlikte ilk olarak 2004 yılında Facebook ile birlikte tanıştığımız “Sosyal Medya”, artık sosyalleşmenin de ötesine geçti. Twitter, Instagram, Snapchat, Youtube gibi farklı platformlar sayesinde arkadaşlarınızla iletişime geçebildiğiniz gibi bilmediğiniz bir konuda bilgi edinebilir, Türkiye ve dünyadaki gelişmelerden anında haberdar olabilirsiniz.
Ekranlardan sürekli bir şeyler geçmekte ve bunlar zamanımızı almaktadır. Veri akışı ve görselin gözlerimizin önünden çok hızlı akıp geçişi, algılarımızı da değiştirdi. Sosyal medyada fazla zaman geçiren kişilerin algı ve dikkat süreleri de kısalmış durumda. Bu aynı zamanda zekâ gelişimine ve hafızaya olumsuz tesir ediyor. Öğrencilerin derslerine daha az vakit ayırmasına veya derslere karşı ilgisiz kalmasına neden oluyor.

Akşam geç saatlere kadar oyun oynayan çocuklar, şiddet ögelerine maruz kalmakta sonrasında ise saldırgan davranışlar sergilemektedirler. Aynı zamanda uykusuz kalmaları nedeniyle melatonin hormonun az salgılanması uyku bozukluğunu ortaya çıkarmakta, ruhsal durumlarını olumsuz etkilemekte ve akademik başarılarının da gerilemesine neden olmaktadır. Dijital aletlerin gelişmesi ile birlikte hayatımızın kolaylaştığı, teknolojik cihazların bize ciddi anlamda destek olduğunu inkâr edemeyiz. Fakat dijital dünyanın ölçüsüz ve aşırı kullanımı sadece çocuklara değil yetişkinlere de zarar vermektedir.

Ortaya çıkabilecek olumsuz etkilerden korunabilmek için birlikte bazı kararlar alabilmeli ve ortak hareket etmeliyiz. Akıllı telefon ve sosyal medya kullanımını kısıtlamalı, aile içi sosyal aktivitelere daha fazla zaman ayırmalıyız. Hele sınava hazırlanan öğrenciler için akıllı nesnelerden ve sosyal medyadan olabildiğince uzak kalmalarını tavsiye ediyoruz.

Muammer Taşdelen
Psikolog


Devamını Oku
0
2.3K Görüntülenme
7



Eğitim.  / Gelecek Eğitimde
Eğitim Reformu Girişiminden Eğitim İzleme Raporu 2019, Öğretmenler
Gelecek EğitimdeGelecek Eğitimde Yayınlanma Tarihi 27 Kasım 2019


Eğitim Reformu Girişimi platformu “Öğretmenler” adı altında yeni bir Eğitim İzleme Raporu yayınladı. Bu zamana kadar yayınladığı raporlarla eğitim dünyasına ışık tutmaya çalışan platform bu yeni raporu şu şekilde tanıttı:

” Eğitim alanındaki önemli gelişmeleri izleyerek değerlendiren Eğitim İzleme Raporu 2019’un “Öğretmenler” başlıklı dosyası öğretmen politikalarındaki mevcut durumu değerlendiriyor. Değerlendirmeler yapılırken; öğretmenleri ilgilendiren pek çok gelişmenin yer aldığı güncel belgelerden olan Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023 (ÖSB) ile 2023 Eğitim Vizyonu belgeleri temel alınıyor. Eğitim İzleme Raporu 2019’un Öğretmenler dosyasında, 2023 Eğitim Vizyonu’nda yer alan öğretmen politikalarına yönelik hedefler, öğretmen yetiştirme ve geliştirme alanında yürütülen çalışmalar, öğretmen ihtiyacına ve atamalara ilişkin mevcut durum, taslak Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ilişkin değerlendirmeler ve OECD tarafından 2018 yılında üçüncüsü gerçekleştirilen Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Araştırması (TALIS) çalışmasının temel bulguları ele alınıyor.

Eğitim İzleme Raporu 2019’un dördüncü dosyası olan “Öğretmenler”, 27 Kasım 2019’da düzenlenen panelle kamuoyuna duyuruldu. ERG Eğitim Gözlemevi Politika Analisti Yeliz Düşkün ve Araştırmacısı Bahar Uzunkök’ün rapor sunumuyla başlayan panelde, Özlem Mecit (Okul Yöneticisi, İstanbul ENKA Okulları) ve Ebru Kılıç Arguç (Öğretmen, Gülbağ Selim Sırrı Tarcan İlkokulu) konuşmacı olarak yer aldı. Özlem Mecit, öğretmenin güçlenmesi; Ebru Kılıç ise kapsayıcı öğretim pratikleri bağlamında deneyimlerini paylaştı ve değerlendirmelerde bulundu.”

Eğitim Reformu Girişimi kendisini “Yeni Bir Fikir Üretim Merkezi” olarak tanımlıyor. Ekip, platform için “çocuğun ve toplumun gelişimi için eğitimde yapısal dönüşüme nitelikli veri, yapıcı diyalog ve farklı görüşlerden ortak akıl oluşturarak katkı yapan bağımsız ve kar amacı gütmeyen bir girişimdir. Yapısal dönüşümün ana unsurları, eğitimde karar süreçlerinin veriye dayalı olması, paydaşların katılımıyla gerçekleşmesi, her çocuğun kaliteli eğitime erişiminin güvence altına alınmasıdır” metninde anlatılan ayrıntılardan bahsediyor.

ERG’nin “Öğretmenler” dahil bu zaman kadar yayınladığı tüm İzleme Raporlarını http://www.egitimreformugirisimi.org/egitim-gozlemevi/izleme/ adresinden görebilirsiniz.


Devamını Oku
1
1.4K Görüntülenme
3



Eğitim.  / Gelecek Eğitimde
Eğlenceli Eğitim İçeriklerinde Bugün: GeoGuessr
Gelecek EğitimdeGelecek Eğitimde Yayınlanma Tarihi 27 Kasım 2019


Her geçen gün yeni bir web sitesi veya uygulama çıkıyor. Her birinin farklı özellikleri olan bu yazılımlar bazen çok eğlenceli ve kullanışlı olabiliyor. İşte onlardan biri geoguessr.com web sitesi.

Google Map ile geliştirilmiş bu online oyun sizin dünya haritası üzerinde bir noktaya bırakıyor ve nerede olduğunuzu bölgenin özelliklerini tahlil ederek bulmanızı ve dünya haritası üzerinde işaretlemenizi istiyor. Her tahmine de yakınlık derecesine göre bir puan vererek yarıştırıyor.

Özellikle ingilizce ve coğrafya dersleri için çok eğlenceli aktiviteler yapmaya imkan verebilecek bu uygulamayı sizlerin de denemesini tavsiye ederiz.

GeoGuessr.com


Devamını Oku
0
932 Görüntülenme
2



Eğitim.  / Videolar
Çocuk, Ne Görürse Onu Yapar
Gelecek EğitimdeGelecek Eğitimde Yayınlanma Tarihi 27 Kasım 2019



Devamını Oku
0
2.0K Görüntülenme
11



Eğitim.  / Gelecek Eğitimde  / Slider
Kalıcı Öğrenme Nasıl Sağlanır?
Gelecek EğitimdeGelecek Eğitimde Yayınlanma Tarihi 15 Kasım 2019


Öğrendiğiniz yeni bir şeyi öğrenir öğrenmez unutmaya başladığınızı biliyor muydunuz?

Araştırmalara göre;

İlk 20 dk.da öğrendiklerinizden geriye %60’ı,

1 saat sonunda %45’i,

1 gün sonra %30’u,

1 ay sonra ise sadece %20’si zihninizde kalabiliyor. Bu durumu değiştirmek mümkün. Bunun için 5 maddelik bir eylem planı oluşturulmuş.

İşte maddeler:

  1. Birebir anlatım.
    Öğrendiklerinizi başka bir arkadaşınıza anlatmak yukarıda bildirilen sürelerde zihinden kaybolan bilgilerin tekrar yerine gelmesini ve kalıcılığının artmasını sağlıyor.
  2. Gözden Geçirme.
    Araştırmalar, düzenli tekrarın öğrencinin öğrendiklerini sürekli hatırlaması için büyük katkı sağlıyor ve kalıcılığı artırıyor.
  3. Sıklıkla pratik yapma.
    Onlarca araştırma sonucu gösteriyor ki, öğrenilen konu üzerinde düzenli pratik yapma, öğrenmenin kısa dönemden uzun dönem öğrenmeye dönmesinde önemli bir rol alıyor.
  4. Problemi dağınık çözme.
    Benzer kavramları ve problemlerin bir arada gruplanmaması gerekiyor. Kavramlarla karıştırılmış olarak muhattap olmak derin öğrenmeyi de beraberinde getiriyor.
  5. Metinleri resimlerle eşleştirme.
    Öğrenmenin en kolay ve kalıcı yollarından biri de öğrenileni hem okumak hem de görmek.

Son maddeye istinaden biz de sizlerle bu maddelerin bir de videosunu paylaşmak istedik. Edutopia’nın bu konu ile ilgili hazırladığı video aşağıdadır.

Kaynak: Edutopia.


Devamını Oku
0
4.5K Görüntülenme
2



Eğitim.  / Gelecek Eğitimde  / Gelecek.  / Slider
Ekrana Maruz Kalma Süresinin Okul Öncesi Çocuklarda Etkisi Çok Büyük
Gelecek EğitimdeGelecek Eğitimde Yayınlanma Tarihi 7 Kasım 2019


Yapılan bir araştırmada okul öncesi öğrenci grubunda ekranla (telefon, tablet, bilgisayar, televizyon) daha az haşır neşir olan çocukların dil becerileri daha çok maruz kalanlara nazaran daha düzgün.

Orjinal başlığı “Associations Between Screen-Based Media Use and Brain White Matter Integrity in Preschool-Aged Children” olan makalede erken çocukluk döneminde ekran tabanlı medya kullanımı ile gelişen beyin arasında bir bağlantı bulunmuş ve bu bağlantı üzerine 69 farklı çocukta uygulamalar yapılmış ve 47’si (27 kız, 20 erkek) bu çalışmaları tamamlamış. AAP (The American Academy of Pediatrics) tarafından yapılan araştırmada beyin beyaz madde yollarında daha düşük mikroyapısal bütünlüğü bozan bulgular tespit edilmiş. Beyin beyaz maddesinin dil ve okuryazarlık becerisini desteklediğini belirten araştırma bu gelişme döneminde beynin daha çok çalışmasının gerekliliği vurgulanmış.

Makalenin özetini ve tamamını aşağıdaki adreste görebilirsiniz.

Kaynak: https://jamanetwork.com/journals/jamapediatrics/article-abstract/2754101


Devamını Oku
0
1.7K Görüntülenme
5



Cüneyt Ali Mert  / Eğitim.  / Gelecek.  / Slider
Bitkisel Hayata Girmedim, Sadece Whatsapp’ı Kapattım
Gelecek EğitimdeGelecek Eğitimde Yayınlanma Tarihi 15 Ekim 2019


Hürriyet’te yazılar yazan Tülay Demir’in 15.10.2019 tarihli bir Okan Bayülgen röportajı var. Bu röportajda Okan beyin çok önemli bir açıklaması var, dikkatimi çekti sizlerle paylaşmak istedim. Röportajın tamamını okumak isterseniz yazının sonunda sayfanın adresini paylaştım.

***

BİTKİSEL HAYATA GİRMEDİM SADECE WHATSAPP’I KAPATTIM

◊ Sosyal medyada yok musunuz siz?

– Birkaç gün önce Whats-App’ı, Twitter’ı, Facebook’u, Instagram’ı kapattım. Artık görmek istemiyorum.

◊ Neden?

– Çünkü artık yaşamayan, sabah kalkar kalkmaz sadece başkalarını röntgenleyen bir adam olduğumu düşünmeye başlamıştım. Parmağımla sürükleye sürükleye beni hiç alakadar etmeyen insanların nasıl eğlendiklerine, neler yediklerine, kedilerine-köpeklerine, büyümekte olan çocuklarına bakıp duruyordum.

◊ Arkadaşlarınız şaşırmadı mı bu kararınıza? Sosyal medyayı anlarım da WhatsApp… Bilemedim.

– Arkadaşlar “Sana bir şey gönderdim, görmedin” falan dediklerinde “WhatsApp’ı kapattım” diyorum. Direkt, “Böyle bir şeyi nasıl yapabilirsin” diyorlar. Sanki İstanbul’dan ayrılmış, kimsenin yolunu izini bilmediği bir yere taşınmışım ya da nasıl söyleyeyim, bitkisel hayata girmişim gibi. Godard’ın çok güzel bir sözü var, uzun yıllar önce söylemiş: İletişimin her türlüsü var ama kendisi yok. Hakikaten bu dünyada yaşamak istemiyorum.

◊ Bu sosyal medya bağımlılığı çocuklar açısından daha büyük sıkıntı gibi geliyor bana…

– Kesinlikle… Çocuklar cep telefonlarınınkinden daha büyük monitörleri reddediyor artık. Küçük telefonları ve kulaklıkları ile yaşıyorlar. Bu da izlemeyi tekilleştiriyor. İzlemenin tekilleşmesinde büyük problem var. Seyir işini tekilleştirdiğiniz zaman yaşınız kaç olursa olsun bütün tehlikelere açık hale geliyorsunuz. Marjinalleşmeye, siyasi propagandalar yoluyla uyuşturulmaya hazır hale geliyorsunuz. Otobüste, işte, evde gününün en az beş-altı saatini dijital izlemeye ayıran çocuklar ve büyükler daha mı akıllı oluyor? Daha mı kültürlü oluyorlar?

◊ Hiç sanmam…

– Tabii ki hayır. Aksine kafası karışık, el becerileri zayıf insanlar haline geliyorlar. Sakarlaşmış, mekanik becerileri yaşlılara benzemiş, kafası bulanık, karar alamayan, ne söylediğimi anlayamayan gençlerle çalışmaya başladım ve bu beni endişelendiriyor. Yeni nesiller yüksek iq’lu olabilirler ama akılsızlar. Dediğim gibi endişe ediyorum, daha da yaşlandığım zaman bu çocuklar beni doktor olarak tedavi edecek, bindiğim uçakları kullanacak. Hatta içlerinden biri benim çocuğumla evlenecek!

◊ Siz kızınızı o küçük monitörden nasıl uzak tutuyorsunuz?

– İzleme alışkanlıkları konusunda açıkçası ben de bir şey yapamıyorum. Ama en azından dinledikleri ve izlediklerinden haberdar olmak, bunları onunla tartışmak istiyorum.

 

***

Röportajın tamamı: http://www.hurriyet.com.tr/kelebek/magazin/pazar-linc-yedim-pazartesi-unuttular-41350856


Devamını Oku
0
1.4K Görüntülenme
2



Eğitim.  / Gelecek Eğitimde  / Gelecek.  / Slider
Bir Gençten Köşe Yazarına Muhteşem Mektup!
Gelecek EğitimdeGelecek Eğitimde Yayınlanma Tarihi 9 Ekim 2019


LÜTFEN OKUYUNUZ!

Bu yazı sosyal medyada çokça paylaşılmış ve yazarın metnin başındaki açıklaması es geçilmiştir. Bu mektubu yazarın bizzat kendi yazısı olduğunu özellikle vurgulamak istedik. Yazının orjinalini https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/salih-uyan/608599.aspx sayfasından bulabilirsiniz.

 

KENDİME MEKTUP

Normalde okuyucu mektuplarını köşemde yayınlamıyorum. Çünkü şimdiye kadar mektup gönderen bir okuyucum olmadı.
Ben de içimde kalmasın diye oturup kendime bir mektup yazdım.
Mektubun bazı bölümleri pek hoşuma gitmese de bir kere yazmış bulundum. Mecburen yayınlıyorum.
Buyurun!

Sayın Salih Uyan,
Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum.
Yazılarınızda sık sık “Gençlik nereye gidiyor?” türünden yakınmalarınız oluyor? Gençlik derken herhâlde lise ve üniversite öğrencilerini kastediyorsunuz. Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim.
Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum.
Bir köşe yazarı olarak gençlerin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu?
Ülkenin başını belaya sokan olayların başaktörleri genelde gençler mi, yoksa yetişkinler mi?
Bu ülkede yüz binlerce öğrenci tek bir soru fazla yapabilmek için dirsek çürütürken, birileri sınav sorularını ve sorularla birlikte gençlerin hayallerini çaldı ve geleceğimizi çürüttü. Bu soruları çalanlar lise öğrencileri miydi?
15 Temmuz’u planlayanlar kaçıncı sınıfa gidiyordu?
Milletin yüzüne baka baka yalan söyleyen siyasetçiler hangi üniversitede okuyor?
Sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar ergen mi?
Din adamı sıfatıyla ekranlara çıkıp inancıma ve değerlerime küfredenler kaç yaşında?
Sinemada 7 yaş üstüne uygun olarak işaretlenmiş filmde bel üstüne çıkamayan yapımcılar kaç doğumlu?
Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve “Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!” gibi klişe sloganlardan vazgeçin.
Çünkü sizler bu ülkenin bugünüsünüz. Siz yaşadığınız günü bile kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz?
Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı, çarpık ilişkilerle dolu dizilere reyting rekoru kırdıran sizlersiniz. Kan damlayan, şiddet kusan senaryoları siz yazdırıyorsunuz.
Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi, evlilik programlarında virane bir gecekonduya dönüştüren yine sizsiniz.
Youtube fenomenlerini seyrediyoruz diye ağlaşıyorsunuz. Ama o fenomenlere film çektirip parayı götüren sizlersiniz.
Siz gece kulüplerinde kavga eden futbolcuları el üstünde tutarken, okul koridorlarında kavga eden öğrencileri disipline gönderemezsiniz.
Bir yandan her türlü rezilliği özgürlük olarak sunan, cinsiyetsiz bir toplum özlemiyle yanıp tutuşan yazarların kitaplarını okurken, bir yandan ailenin öneminden bahsedemezsiniz.
Yetişkinler para hırsıyla sürekli inşaat yaparak şehri betona boğarken, gençlerden geleceği inşa etmelerini bekleyemezsiniz.
Alttan bir sürü dersiniz var, bize üst perdeden ahlak dersi veriyorsunuz!
Size bir şey söyleyeyim mi? Yeni nesil pırıl pırıl. Hiçbir sıkıntı yok. Asıl sıkıntı, yeni nesle eski nesilleri unutturan yetişkinlerde.
Son iki yılda kaç tane Türk filmi çekilmiş ve bunlardan kaç tanesi Osmanlıyı anlatıyor, bir bakın. Kitapçıların çok satanlar rafındaki kitaplardan kaç tanesi gençlere ecdadını sevdirmek için yazılmış acaba?
Siz dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, biz de yarınları emanet olarak kabul ederdik belki. Ama şu durumda hiç emanet alacak durumumuz yok! Kusura bakmayın!
Geçmişini unutturduğunuz bir nesle, gelecekten ödev veremezsiniz!
Bu yüzden aranızda, “Yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle!” diye konuşup durmayı bırakın!
“Senin yaşında Fatih İstanbul’u fethetmişti!” diyerek demagoji de yapmayın! Evet, 21 yaşındayım. Ama Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta değilim.
Çünkü benim babam II. Murad değil, hocam da Akşemseddin değil.
Zaten İstanbul da artık Fatih’in fethettiği İstanbul değil.
Kalın sağlıcakla…


Devamını Oku
0
4.2K Görüntülenme
4



2
Newer Posts Older Posts

  • Sosyal

  • Son Yazılar

    • Etkinlik: GESS Türkiye & Türkiye ETZ 2021
    • Google Meet'e Gelecek Yenilikler
    • Antalya'da Doğa ile İç İçe, Organik Bir Anaokulu

  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
    • Gelecek Eğitimde Platformu
    • Değerlerimiz
    • Etkinliklerimiz
    • Organizasyon
    • Kurumsal Destekleyenler
    • Stratejik Çözüm Ortakları
  • Eğitim.
  • Yenilik.
  • Gelecek.
  • Yazarlar
    • Gelecek Eğitimde
    • Mehmet Salih Uyan
    • Erdinç Aydoğan
    • Cüneyt Ali Mert
    • İrfan Özfatura
    • Şaban Yılmaz
  • Bize Ulaşın
2020 © Gelecek Eğitimde Platformu
Aramaya başlamak için enter tuşuna basın